“bir sandalye çektim yorgun günlerin altına”

Dünyayı durduran bir ele ihtiyacım var.
Ölümleri koynuma sokan ve koynumdan alan ölüleri
Erken bir çağın sancısı iniyor şakaklarımdan.
Dünyaya erken vurulmuşum.
Savaşın çocuklarının bunlardan haberi yok.
Olsa altına imza atarlardı bu sözlerimin. Ben BM değilim, imzalar geçerlidir.
Suriyeli, Yemenli, Afrikalı, Bangladeşli, Afganistanlı, Hollandalı, Almanyalı, Amerikalı çocukların olanlardan haberi yok.
Bir haber uçursaydık çocuk vicdanlarına ve çocuk vicdanlılara,
işte o zaman bir şeye, sahici bir şeye, Allah’ım bilmiyorum ben bunu ama dayanacaktım.
Sonra dayandığım yerden tutacaktım ve bir çalımla savuracaktım dünyanın acıyan tüm yerlerine.
Neyi? Neyi susuyordum bunca suyun, bunca çölün, bunca yaz ve kışın arasında?
Mahalle çocuğu olamayışıma mı?
Henüz çocukken
içimden koparıp atsaydım bir şeyleri
ve dünyaya böyle başlamasaydım, diyorum.
Dediğim yerden koparıyorum cümlemi:
Dünya da bana erken vurulmuş.
Benim tüm olan bitenlere söyleyecek bir şeyim kalmadı.
Borçlara, bankalara, faizlere, ihanetlere, toplum bilimlerine, uzayın derinliklerine söyleyecek bir şeyim kalmadı.
Annem otursaydı sayın sistem, yok mu bir sandalye?
Kadıncağız ayakta mı beklesin?
Dünyada sandalye kıtlığı var ve en çok buna sabrediyorum.
Burada mahsur kaldık. Burada mahsur kalışımıza hiçbir şey demiyorum.
Annemin dinlenmesini istiyorum sayın sistem.
Bize bir sandalye…

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın