“Ben hiçbir şey anlamadım geçen ömürden” pişmanlığı büyütüyorum her gün evimde, sıcak odalarımda, yemek yediğimiz masada büyüyor benimle birlikte. “Ben hiçbir şey anlamadım geçen ömürden.” Ben de geçmeyen ömrümden. Hiçbir şey. Anlamadım anlaşılması gereken ne varsa.
Bir kere 19 yaşıma geldim. Hiç gitmeyeceğim ya da hiç gitmeyecek sandım benden. 19 yaşımda elime bir bavul aldım. Annem içine gözyaşlarını ve 20 tane yıl koymuştu. Çok ağırdı. Bundan ağır bavullar da var, dedim kendime. Gitmedim bavulu bir dağ başından atmaya. Özenle hazırlanmış 20 tane yılı gözlerimi kapatıp bir dağdan fırlatmak istemedim.
Soğuk havada yakılmış bir sigaranın ellerine tutuşturdum bavulu. 19 yaşımın benden hiç gitmeyeceğini sanışım o âna denk gelir. Sonra camdan dışarıya baktım. Gri apartmanlara. Ankara olmayan bir şehre baktım. Bir cümle kurdum. Bir cümle kuruldu ya da. Orada öylece kuruldu, sonra içime de. 19 yaşımın hiç gitmeyeceğini o cümlenin içimde bir yere kurulmasından anladım.
Mezar taşım nerede, toprağım nerede, imamım nerede, cemaatim nerede? Bir peygamber değilim ama öldüğüm yere gömülmek istedim ben de. O camın önüne, o sigaranın yanına, o bavulun arkasına, o dağın üstüne, o kuyunun içine, o çocukluğun ortasına, o enkazın dibine gömün istedim beni eğer günah değilse.
Sonra bir şey oldu, Berzah ferahlığı gibi şayet öyleyse Berzah. Sonra orada içime doğru kurulan cümleyi unuttum. “Elçiye zeval olmaz” diye zeval olunmadı bana, dedim.
Sigaranın dumanı yaktı genzimi, başkasına ait olan 20 tane yıl taşıdım, bir mezarım olmadı henüz ama bana zeval de olunmadı. İçimde bir cümle nasıl kurulduysa öyle unutturuldu aslında. Ben izledim, çünkü biz kalplerimizde olan bitenin izleyicisiyizdir çoğu zaman.
Bana o camın önünde ve o sigara dumanının altında yeni bir hayat verildiğini gördüm. Sonradan gördüm. Gördüm. Hatırlasaydım ciğerlerime dolardı, ellerim değil gözlerim sararırdı. Hatırlasaydım kuyularım böyle güzel olmazdı. Hatırlasaydım göçen kuşların ardından ağlardım tam bir yıl boyunca. Hatırlasaydım kalp gözümde bir mil ile gezerdim. Unuttum, unutturuldu/m, elçiyim diye rahmet olundu, hatırlamadım, hayatım başladı.